çocuğum hep aynı şeyleri yiyor

Uzakolmayı seviyorum. Ne hissettiğimi açıklamadan yaşamayı, yalnız başıma oturmayı. Kendi sessizliğimde dinlenmeyi seviyorum. Ama bazen öyle anlar oluyor ki kafamı bir omuza yaslayıp biraz dinlenmek istiyorum. Düzenaynı zamanda çocuk (lar) ve ebeveyn (ler) arasında bir anlaşma yöntemidir. Mesela çocuk sabah kalkar kalkmaz el yüz yıkamaya, eve gelince elini yıkamaya, akşam yatarken dişlerini fırçalamayı düzeninin bir parçası haline getirirse, bunları defalarca söylemenize gerek kalmaz. Bir de üstüne bir sonraki adımı tahmin eder. Benal hanım her konuda anlattığı zaman gözümün önüne İpek geliyor ve nasıl yanlışlar yaptığımızı görüyorum.Kahvaltı olayı her yemek olayımız gibi yine sorunlu geçiyor.Yumurtasını,peynirini yada onun sevdiği şeyleri çok güzel bir şekilde hazırlayıp önüne koymama rağmen hala inat edip yemeyen bir çocuğum var Quel Est Le Meilleur Site De Rencontre Suisse. Soru Çocuğum sebepsiz ateşleniyor 2,5 yaşında kızım var, iki seferdir aynı şey oluyor, hiçbirşeyi yokken ateşleniyor, ilaç veriyorum. 1 saatte düzeliyor. 5-6 saat sonra tekrar ateşleniyor, gene ilaç veriyorum. 1 saate hiçbirşeyi kalmıyor. 6-7 gün boyunca sürekli böyle gidiyor, doktoruna götürdük, hiçbirşeyi yok, anaokullarında kapılan bir virüs kapmış, kendiliğinden bu şekilde atacak diyor, şurupla, fitille ateşlendiğinde müdahale ediyorum, idrar tahlili yaptırdım. 1-2 lökosit çıktı, enfeksiyon yok, boğazı temiz, öksürük yok, ateş yokken gayet normal ama ateşlenmeye başlayıp ilaç etkisini gösterene kadar ağlıyor, huysuzlanıyor, ne yapacağımı bilemiyorum, yardımlarınızı bekliyorum ateşlendiği zaman ateşi arasında oluyor, ilaç verinceİbufen/Profen 200 1 saate düşüyor. Bu Soruya Doktor Cevabı Gönder Çocuklar doğaları gereği çok meraklıdırlar ve bitmek bilmeyen enerjileri nedeniyle gün boyu pek çok soru sorabiliyorlar. Ancak aynı soruların tekrar tekrar sorulması kimi zaman yıldırıcı ve endişe verici bir hal alabiliyor. Bu durum da ebeveynlerin “çocuğum aynı şeyi defalarca söylüyor, neden olabilir” diye endişelenmelerine yol açabiliyor. Çocuğun sürekli aynı kelimeleri tekrarlamasının altında yatan sebepler nelerdir, hangi durumlarda destek almalısın? Hadi biraz konuşalım! Çocuğum aynı şeyi defalarca söylüyor, sebebi ne? Soru sormak çocukların boş zihinlerine yeni bilgiler aktarabilmek için doğalarının bir parçası. Sürekli sorular sorarak aynı zamanda konuşma becerilerini de geliştirirler. Kimi zaman bu soruların altında yalnızca bir merak güdüsü yatsa da bu durum birtakım psikolojik rahatsızlıklara da işaret ediyor olabilir. Söz konusu çocuklar olunca psikolojik rahatsızlıkların onlarda pek görülmeyeceği düşünülür. Ancak yetişkinlerde görülen sorunların pek çoğu çocuklarda da görülebiliyor. Çocuğun aynı şeyi defalarca söylemesinin altında; Sakinleşme ihtiyacı, Üstün zeka, Hiperaktivite, Ekolali, Obsesif kompulsif bozukluk OKB, Otizm spektrum bozukluğu gibi durumlar yatıyor olabilir. Çok konuşma ve çok soru sorma gibi davranışlar çocuklarda üstün zeka ve hiperaktivite göstergesi olabiliyor. Ancak çocuğun aynı şekilde tekrarlayıcı sorular sorması ve istediği cevabı alıp rahatlayana kadar bu davranışa devam etmesi takıntıya yani obsesif kompulsif bozukluğa ya da otizm spektrum bozukluğuna işaret ediyor olabilir. Eğer çocuğun sürekli aynı kelimeleri tekrarlama ya da kendi söylediklerini tekrar etme eğilimindeyse bu durum ekolaliden de kaynaklanıyor olabilir. Çocuğuna “adın ne” diye sorulduğunda “adın ne” diye karşılık veriyorsa, “iyi geceler Can” dendiğinde “iyi geceler Can” cevabını veriyorsa bu durum ekolaliye işaret ediyor olabilir. Ekolali konuşma becerisi olan otistik çocukların çoğunda görülüyor. 2,5-3 yaş civarında sona ermesi beklenen bu durum yaş ilerledikçe ve eğitimle birlikte düzelebiliyor. Mutlaka oku Çocuklarda Sosyal Duygusal Gelişim Özellikleri Sürekli aynı soruyu soran çocuğa nasıl davranılmalı? Küçük çocukların aynı soruları sorması her zaman bir sorun olduğu anlamına gelmez. Genellikle 3 yaşlarındayken çocuklar gün içerisinde sürekli aynı soruyu sorabilirler. Çocuğun büyüyor ve kendi gelişim sürecini tamamlıyor, bu nedenle sorularına hoşgörüyle cevap vermeye özen göstermelisin. Ancak bu sorular ya da konuşmalar dikkat çekici boyutta bir tekrara düşüyorsa çocuğunu yakından izlemeli ve vakit kaybetmeden uzman desteği almalısın. Obsesif kompulsif bozukluğu olan çocuk, düşüncelerin tetiklediği kaygılar ile sorduğu sorular karşılığında anne ve babasından rahatlatıcı cevaplar almaya çalışır. Çocuğunda kaygıyı azaltan sorular sorma eğilimi giderek artabilir ve bu durumdan ciddi ölçüde etkilenmeye başlayabilir. Çocuğun kendi söylediklerini tekrar etmesi otizm spektrumunun yol açtığı bir semptomsa soyut şeyleri anlamak onun için çok daha zorlayıcı olacaktır. Bu nedenle görsel araçlarla konuyu aydınlatmaya çalışmak onun içinde bulunduğu durumu anlamasına ve daha sakin bir çocuk olmasına yardımcı olacaktır. Neden bu kadar mühim, anlattık Otizmde Erken Tanının Önemi Hangi durumlarda uzman desteği almalısın? Çocuğunun sosyal ve dil gelişiminde bir aksaklık ya da tuhaflık fark ettiğinde mutlaka bir uzmana danışmalısın. Yani “Çocuğum aynı şeyi defalarca söylüyor ve bunu rahatlamak için yapmıyor, bir şeylerin ters gittiğinden şüpheleniyorum.” diyorsan, vakit kaybetmeden bir uzmanla görüşmen en iyisi. Erken tanı ve doğru eğitim ile otizm tanısı ve belirtileri ortadan kaldırılabiliyor. OKB tedavisinin ise tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi değerlendirilip ele alınması gerekiyor. Kızım çok takıntılı, oğlum sürekli ellerim temiz mi diye soruyor, gibi tekrarlayıcı davranışlar bu noktada ebeveyn için önemli göstergeler. Erken başlangıçlı takıntılı durumlar tedavi edilmediğinde bu durum yetişkinlik döneminde de belirgin sorunlara yol açabiliyor. Alanında en iyi psikolojik danışmanlık ve özel eğitim merkezleri ile iletişime geçmek için tıkla! İştahsız çocuğa ne yapmalı sorusunun cevabını ve yemek sorunlarınızın çözümünü, 7 günlük Ücretsiz Eğitim Serime kayıt olarak detaylıca öğrenebilirsiniz. Bu konuda hem profesyonel çalışmalarımdan, hem de iki çocuk annesi olarak kendi tecrübelerimden biliyorum ki ebeveynler olarak hepimiz çocuğumuzun beslenmesi konusunda son derece hassasız, oldukça emek veriyoruz ama bir o kadar da zorlanabiliyoruz. Çalıştığım ailelerden en sık duyduğum şikayetler Sofrada oturarak yemek istemiyor TV, telefon, tablet izlemeden yemiyor Kendisi yemiyor, illa başkası yedirsin istiyor İştahsız, çok yavaş ve az yiyor Bırak acıkınca eninde sonunda yer önerisi bizde işe yaramıyor Yemek seçiyor, farklı çeşitler denemiyor, hep aynı şeyleri yemek istiyor Özellikle kahvaltılıkları ve sebze yemeklerini sevdirmekte çok zorlanıyoruz Sürekli ısrarla aburcubur istiyor ve vermediğimizde krize giriyor Çocuğumun sağlığı ve gelişimi için endişeleniyorum Ne denediysek fayda etmiyor Ebeveyn olarak çocuğumun beslenmesi konusunda kendimi yetersiz ve başarısız hissediyorum Yemek saatlerinin sürekli stres ve gerginlik içinde geçmesinden yoruldum Bunlardan bir veya birkaçını siz de yaşıyorsanız inanın yalnız değilsiniz. Yürekten bilmenizi isterim ki bu konuda çaresiz de değilsiniz. Tüm çocuklar doğru bir yaklaşımla çok daha iştahlı, çeşitli ve keyifli yemeye alışabilir. Bunu hergün görüyorum ve tecrübe ediyorum. Peki iştahsız çocuğa ne yapmalı, nasıl yaklaşmalı? Aslında buradaki öncelikli soru şu olmalı Çocuk gerçekten iştahsız mı yoksa zor yemesinin, az yemesinin ve seçici olmasının altında yatan başka davranışsal sebepler var mı? Eğer doktorunuz gerekli kontrolleri yaptıysa ve çocuğunuzun gelişiminin, sağlığının normal olduğunu söylüyorsa, duygusal ve duyusal bir sıkıntısı da yoksa cevap büyük ihtimalle iştahsızlık değil, davranışsal sebepler. Yani çoğu çocuk aslında gereksiz yere “iştahsız” etiketi alıyor, haksız yere üzerine yapışıyor. Biz ebeveynler esas sorunun “iştahsızlık” olduğunu düşünmeye devam ettiğimiz sürece uyguladığımız çözümler de yüzeysel, etkisiz ve hatta tam tersi çoğu zaman yemek sorunlarını arttıran uygulamalar oluyor. Bunda gerek internetten ve sosyal medyadan, gerek de çevremizden bize iyi niyetle de olsa aktarılan bilinçsiz, eksik veya yanlış bilgilerin de etkisi var. Doktora danışmadan gereksiz yere kullanılan sözde iştah açıcı şuruplar yemeklerin içine saklanan gıdalar tabak süslemeler binbir uğraşla belki sever umuduyla hazırlanan çocuğa özel yemekler blender yemekleri oyunlar, ödüller, rüşvetler, tehditler, cezalar ve de elbette telefondan, tabletten, televizyondan izletilenler. Veya biraz daha bilinçli yaklaşmaya çalışanlardan gelen “bırak acıkında yer” tavsiyesi. Bu tavsiyenin de her mizaçtaki çocuk için geçerli olmadığını, çözümün her zaman bu kadar basit olmadığını, her gün birkaç öğün çocuğunu beslemek için uğraşan ama ne kadar aç olursa olsun çocuğu bir türlü yemeyen anneler çok iyi bilir. Hatta tam tersi çocuğun çok uzun süreler aç kalması, durumu genelde daha da zorlaştırır, stres iyice artar, anne iyice endişelenir, çaresiz hisseder, haklı olarak pes eder ve yine çocuğa yiyeceğini bildiği bir yemek verir ve bu kısır döngü aynen devam eder. Çocuğun iştahını ve seçiciliğini tetikleyen davranışsal sebepler, çocuk gelişimi prensiplerine uygun sağlıklı bilgilerle kökünden çözülmediği sürece yemek sorunları ve yemek saatlerindeki stres kartopu gibi büyümeye devam eder durur. Peki o zaman yemek sorunlarına kökünden çözüm nedir? Yani çocukların çok daha iştahlı, farklı tatlara açık, isteyerek ve severek yemek yiyebilmelerinin yolu nedir? Cevap Çocuğumuza, Türkiye’de ve dünyada sayısız doktorun, beslenme uzmanının, psikoloğun ve çocuk gelişimi uzmanının önerdiği 5 Temel Sağlıklı Beslenme Alışkanlığını kazandırmak. Fakat aman dikkat! Burada bahsedilen “sağlıklı beslenme” biz ebeveynlerin geleneksel olarak algıladığı sağlıklı beslenmeden çok farklı. Zaten bütün sorun da burada başlıyor. Sağlıklı beslenme tanımımız eksik ve yanlış. Sağlıklı beslenme denince aklımıza öncelikli olarak, çocuğumuzun yemesinin faydalı olduğu özellikle ıspanak, brokoli gibi yeşil sebzeler, diğer faydalı sebzeler, meyveler, et, balık, baklagiller, yumurta, süt ürünleri ve çok faydalı hatta sözde mucizevi diye tanımlanan besin içeriği yüksek çeşitli gıdaları yemeleri geliyor. Yani bizlerin aklında çocuğun sağlıklı beslenmesi, sadece neler yediği ile ilişkili. Lütfen beni yanlış anlamayın, elbette bunlar da önemli ve sağlıklı beslenmenin bir parçası ama sağlıklı beslenme bunların ötesinde çok daha geniş bir konu, yani sadece çocuğun ne yediğinden ibaret değil, nasıl yediği de önemli hatta belki ne yediğinden daha önemli. Burada da biraz önce bahsettiğim 5 Sağlıklı Beslenme Alışkanlığı devreye giriyor. Nedir bunlar? Keyifli Beslenme Alışkanlığı Uyumlu Beslenme Alışkanlığı Dengeli Beslenme Alışkanlığı Çeşitli Beslenme Alışkanlığı Dozunda Beslenme Alışkanlığı Bu alışkanlıkları çocuğunuza nasıl kazandırabilirsiniz bundan birazdan bahsedeceğim ama ebeveynler olarak şunu bilmemiz çok önemli Bu 5 temel sağlıklı beslenme alışkanlığı hem çocukluk ve ergenlik dönemindeki fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerini hem de yetişkinlik hayatlarındaki beslenme şekillerini, kilolarını ve sağlıklarını etkiliyor. Kendi hayatınıza veya çevrenize bakın; yetişkinler olarak, toplum olarak sürekli bir kilo vermeye çalışma, diyet yapma, mide küçültme ameliyatları, obezite ve pek çok sağlık sorunu ile uğraşma vaziyetindeyiz. İstisnalar elbette olabilir ama bunun temel sebeplerinden biri çocukluk döneminde bu alışkanlıkların oluşmamış olması veya eksik kalması. İşte bu yüzden ebeveynler olarak, bu 5 alışkanlığı çocuklarımıza erken yaşlardan itibaren kazandırmaya çalışmamız gerçekten önemli. İştahsız çocuğa ne yapmalı sorusuna geri dönersek Bu 5 alışkanlığın kazandırıldığı noktada zaten “çocuğum iştahsız, az yiyor, sebze sevmiyor, çok az çeşit yiyor, yeni şeyler tatmıyor, sofrada oturmuyor, illa benim yedirmemi istiyor, film izlemeden oyun oynamadan yemiyor” gibi aileleri yıpratan yemek sorunları otomatik olarak ortadan kalkıyor. Yemek saatlerine ve sofralara keyif, neşe, huzur geliyor, gerçek sağlıklı beslenme alışkanlıklarına sahip çocuklar yetişiyor. İşte iştahsız çocuğa ne yapmalı sorusunun gerçek cevabı, gerçek çözümü bu Çocuğunuza bu 5 Temel Sağlıklı Beslenme Alışkanlığını kazandırmak. Peki cevabın bu olduğuna nasıl bu kadar güveniyorum? Yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü, bu konu benim gerçekten tutkulu olduğum, hem profesyonel olarak, hem de anne olarak üzerinde uzun zamandır ciddi mesai harcadığım bir konu. Çünkü biliyorum ki iştah, seçicilik ve yemek sorunları rastgele yüzeysel bilgilerle genelde çözülemiyor, çoğu zaman daha derin ve temel çocuk gelişimi prensiplerine uyumlu spesifik bilgiler gerekiyor. Bu kritik bilgilere sahip olmayan aileler de bu sorunu bir türlü çözemeyip gereksiz stres yaşıyorlar, çocuklar da “iştahsız çocuk” damgasıyla, sağlıksız beslenme alışkanlıklarıyla büyüyorlar, kendilerini besleme konusundaki becerileri, dolayısıyla özgüvenleri olumsuz yönde etkilenebiliyor. Ben bu konudaki gerçekten işe yarayan, güvenilir bilgilere ulaşmak ve bunları teorik, akademik bilgiler olmaktan çıkartıp, pratik uygulanabilir çözümler haline getirebilmek için gerçekten çok emek ve zaman verdim. Çünkü herşeyden önce hem kendi çocuklarıma bu alışkanlıkları kazandırmak, hem de çalıştığım annelere bu konuda gerçek çözümler sunmak ve başarılı sonuçlar almalarına yardımcı olmak istedim. Paylaştığım çözümler ebeveyn koçluğu ve diğer eğitimlerimde çocuk davranışları/gelişimi bazında aldığım temellere dayanıyor detayları hakkımda sayfamda iştah ve seçicilik üzerine konunun uzmanlarından aldığım eğitimlerle paralel detayları hakkımda sayfamda ve de konuya ilişkin sayısız kaynaktan detaylı, derinlemesine ve karşılaştırmalı yaptığım araştırmaları baz alıyor. Hem kendi çocuklarımda, hem de çalıştığım ailelerde bu bilgiler uygulandığında nasıl sonuçlar alınabildiğini gördüm. Aşağıda paylaştığım bazı geribildirimler de bunlara örnek. “Bakış açım değişti, stresim azaldı dolayısıyla öğünleri sorun etmekten kurtuldum, bu da kızıma olumlu yansıdı, artık daha keyifli yemek yiyor.” Bihter, Bursa. “Yemek hazır diye seslendiğimde hemen sofraya geliniyor ve keyifli bir sohbet eşliğinde yemekler yeniliyor.” Çocukla Yemek Keyfi eğitim programıma katılan bir anne. “Yemek öncesi telaş ve gerginliğim tamamen yok oldu ve oğlumla sofraya oturmak için sabırsızlanıyorum, bunların asla olmayacağından emindim.” Çocukla Yemek Keyfi eğitim programıma katılan bir anne. İşte annelerden aldığım bunlar gibi sayısız geribildirim, bana güven veriyor, umut veriyor ve tüm ebeveynlerle paylaşmak için motive ediyor. Peki aileler bu 5 Sağlıklı Beslenme Alışkanlığını çocuklarına nasıl kazandırabilir? Bu alışkanlıklar içerik olarak tam olarak nedir, hangi davranışları kapsıyor, çocuğunuza bu alışkanlığı nasıl kazandırabilirsiniz, elbette bunlar bir yazıya sığmayacak detayda konular. “ÇOCUĞUM YİYOR” ÜCRETSİZ Eğitim Serisini bu sebeple yarattım. Bu ücretsiz eğitim serisinde Çocuğunuzun iştahını arttırıp, seçiciliğini azaltacak bu 5 alışkanlıkla ilgili bilmeniz gereken önemli detayları öğreneceksiniz. Çocuğunuzun şu an bunlardan hangilerine sahip olduğunu ve hangilerini geliştirmesi gerektiğini doğru şekilde tespit edebileceksiniz. Böylece çocuğunuza gerçek sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırma yolunda çok önemli bir adım atmış olacaksınız. Sevgilerimle Ahu Tükel Pediatrik Uyku ve Ebeveyn Koçu Sevgili busra, benim 4 yasindaki kizim, herhangi bir nedenden dolayi agladiginda , hemen anne sen beni sevmiyorsun beni opmuyorsun bana sarilmiyorsun diyerek ve kizima karsi olan davranislarimdan ufak bi suphem olsa evet hakli dicem. ama somut olarak onu sik sik sevdigimi soyluyorum sariliyorum, birebir oyunlar oynuyoruz. acaba kizim, benim en zayif noktami kesfetmis ve bunun icin beni uzmek amacli kasitli olarak boyle soyluyor olabilirmi? 4 aylik kiz kardesi var. onunla olmaktan onun varligindan cok mutlu oldugunu soyluyor, asla zarar vermiyor. babasi ve bende, on planda kendisini tutarak bebegi 2. plana aliyoruz. yani kendisi icin, bebekten oncesi ve sonrasi gibi koklu degisimler yok… onceligimiz kendisi… tum bunlara ragmen neden aglarken bu sekilde soyluyor anlayamiyorum.. birde, kizimin yemek problemi var. acikinca nasil olsa yer diye , bi donem, israr etmedim , fakat nafile gun icinde abur cubur yeme aliskanligi olmamasina ragmen gun boyu hic bir sey yemeyip ertesi gunde boyle devam etti. bu sekilde bi sonuca varamayinca , son 1 haftadir zorla yediriyorum, aglata aglata yani… bu durumun cok cok yanlis oldugunu bilsemde yapacak baska bi carem kalmadi , her yolu denedim, goturdum, israr etmeyin yer dedi. dun aksam , bir resim cizmis babasiyla bana gosterdi, bu bizim ailemiz babaam, bu kardesiiim, bu anneeem , buda ben herkes guluyor fakat kendisini sinirli cizmis. herkes guluyor ama, ben sinirliyim dedi. merakla neden dedik, cunku annem bana hep yemek ye yemek ye diyor dedi…cok icime oturdu bu… caresizim yardimci olursaniz mutesekkir kalicam…saygiyla… Beni sevmiyorsun diyen çocuk sizin zayıf noktanızı da keşf etmiş olabilir ya da gerçekten öyle hissediyor olabilir. Benim oğlum da kızıp bağırdığım zaman “sen beni sevmiyor musun” diyor bazen, çocuklar öyle hissediyor olabilir. “Hayır oğlum ben seni çok seviyorum sadece şu andaki davranışına kızdım” diyorum. Ama kızmadan daha farklı bir biçimde söylemeliydim sanırım diyorum. Çocuğun “beni sevmiyorsun” cümlesine karşı çok duyarlı olduğumuzu göstermeden, “ben seni seviyorum yavrum, sadece buradaki davranışın beni rahatsız etti” gibi birşey söylemek çoğu kez yeterli olur, bizde yeterli oldu ve oğlum bu cümleyi söylemeyi alışkanlık haline getirmedi. Çocuk o an sevilmediğini hissettiği için, sevildiğini duymak teskin ediyor olabilir. Yemek konusunda yine aynı şeyi söyleyeceğim, zorlamak her şeyi daha da kötüye götürüyor.. Çocuk bir hafta boyunca zorlamayla yemiş karnı doymuşsa da, bu durumda hem anne hem çocuk zarar görmüş oluyor. Sizin durumunuzda, sorun çocuğun hiçbir şey yememesi mi biraz öyle gibi görünüyor ama tam anlamayadım, yoksa sizin istediğiniz şeyleri yememesi mi bilemiyorum. Sorun sizin istediğiniz şeyleri yememesi ise; mesela anne mercimek çorbası yesin istiyordur ki bu haklı bir istek.. Bu durum zaman içinde bazı yemekleri çocuğa sevdirmeye çalışmanızla aşılabilir. Sevdirmek için farklı şekillerde sunmak, özendirmek, yemek zamanını eğlence zamanı hale getirmek önemli. Başka yazılarda bu konulara değinmiştim, tariflerde de değiniyorum yeri geldikçe. Ama sorun çocuğun herşeyi reddetmesi, hiçbirşey yememesi ise bu daha farklı bir durum. Çocuk kaç gün yememiş tam belirtmemişsiniz ama ertesi gün de yemeyince çaresizlik duygusu yaşamışsınız sanırım. Çocuklar abur cubur yemese de 2-3 gün acıkmayabiliyor. Açlığa dayanıklılık konusunda yetişkinlerden daha güçlüler. Bir de anneyle çatışma durumunda iseler inatla 3-4 gün yemeyebiliyorlar. Ama bu 3-4 günlük dönemi atlatabilir, çocuğa karşı zorlamayan tutumunuzu devam ettirirseniz çocuk kendi iştahıyla yemeye mutlaka başlayacaktır. Hiç kimse açlığa uzun süre dayanamaz. Bu 3-4 günlük dönemde, çocuğun kendi kendine yiyebileceği doyurucu şeyleri masa üzeri gibi kolayca alabileceği yerde bırakın. Neyi seviyorsa artık, kek, poğaça, köfte gibi. Yediği zaman da aşırı ilgi göstermeden, gülümseyerek acıktın demek afiyet olsun canım kızım filan deyin geçin. Çocukla aranızdaki gerilim bitince, yavaş yavaş sofra ve yemeklerle ilgili, zorlayıcı olmayan ama çocuğa herşey bir düzen dahilinde işliyor diye düşündürtüp ben de düzene uyup bir parçası olmalıyım isteği verecek, güven ve neşe hissi verecek uygulamalar geliştirebilirsiniz. Bizim uygulamalarımızı aşağıda yazdım. Yemek olayı bir düzen dahilinde anlamlı işliyor uygulamalarımızdan bazıları – Şimdi yemek zamanı diye çağırmak. Uyku zamanı ve oyun zamanı diye de ilan ediyoruz bazen kendi kendimize. Tabi yemek zamanı çocukların en çok acıktığı zaman olarak ayarlanıyor, çocuklar acıkmadıysa yemek zamanı diye bağırmanın da bir anlamı yok. Zamanını belirlemek, yemek zamanı yemek işi için ayrılmış süredir, o zamanda yapılacak bitecek anlamını yerleştiriyor çocukta. – Karnımızın doyması önemlidir bilinci için mesajlar veriyoruz.. Çocuklar yemekten önce bir şekilde başka bir şeyler yedikleri için sofrada yemek yemiyorlarsa, az önce yemiştiniz o sizi doyurmuş demek ki peki gidebilirsiniz diyorum. Mesaj benim için karnınızın tok olması önemli Bazen de aslında aç olduğu halde tabağının yarısında nazlanma ve yavaş yemeye başlıyor. Oğlum tabağındaki yemeği bitirmen benim için önemli, karnının tok olduğunu bilince kendimi rahat hissediyorum. Sen de karnın doymuş olursa daha mutlu oluyorsun vs diyorum. Mesaj yine karnımızın doyması önemlidir. Bu şekilde tabağı bitirmesi gerektiğini de söylemiş oluyorum. Bazen çok nazlanırsa peki ben yedireyim diyorum ve tabakta kalan son kısmı yediriyorum. 5 yaşa kadar ara sıra bizim yardımımız gerekebilir ama çocuklar yemeği kendi elleriyle yerlerse iştahları gelişir. – Ödül yöntemi. Ödül yöntemini çok kullanmamaya çalışıyorum, aşırıya kaçılırsa onun da zararları var. Ara sıra şu yemeği bitirirseniz size sürprizim var diyorum ve evde zaten var olan zaten yiyecekleri çikolata şeker gibi şeyler varsa veriyorum. Bu sayede çikolata ve şekerin hep yemekten sonra yeneceği gibi kabulleri de oluşuyor. – Yemesek bile bir tadına bakma uygulaması. Bunu kızım anlamadığı için uygulamıyor, ya da anlamak istemiyor. Bu uygulamamız biraz eğlencesiz kaldı, yeni yemekleri sevmelerine sebep olmuyor. Video bölümüne eklediğim haftanın bir günü yemeklere oy verme günü uygulamasını yapacaktık, hala yapmadık. Onu da uygularsak daha renkli ve olumlu sonuçlar getiren bir uygulama olur herhalde. – Yemeklere iğrenç denmeyecek uygulamamız var. Koyunlar çizgi filmindeki “iyy iğrenç” repliğinden etkilenip her şeye iğrenç diyorlardı bir ara. Ben sizin beğenmeniz ve yemeniz için bunları hazırlıyorum, iğrenç dediğiniz zaman kendimi çok kötü hissediyorum diyorum. Bu hiç güzel değil de denmeyecek, sadece “ben şimdi bunu yemek istemiyorum” demeye izin var dedik. Bu şekilde yemekleri kötü sınıflandırmaları önlenmiş adına kural demek istemediğim bu tür uygulamalarımız var. Anneler kendi ruh durumları ve çocuklarının yapılarına uygun olarak, yemek zamanını kolaylaştıracak bu tür rutin uygulamalar keşf edebilir, bildiklerini geliştirebilirler. Bir de çevre ve insanlardan etkilenmek anneleri çok yıpratıyor. Aslında oğlumun yemek yemesinden gayet memnun olduğum halde, bayram tatili için gittiğimizde çocuk çok az yiyor laflarından epey etkilendim ve dönünce 2-3 hafta kendime gelemedim, çocuğu biraz da zorladım sanırım. Çocuğun orada evdekine nisbeten az yemesinin sebebi de, hadi ye oğlum ye oğlum telkinleriydi galiba, çocuk bunaldı. Hakim kültürdeki yeme miktarı kabullerini boş vermek lazım, yetişkin bir insan için en sağlıklı olan günde 2 defa ve az yemek olduğu halde; hastalıklara sebep olan başlıca şey çok yemek olduğu halde; sık sık yiyin, günde 6-7 kere yiyin tavsiyeleri uzmanların ağzında kol geziyor nedense. Ya da günde 3 öğün doğru düzgün yiyin, aralarda da atıştırın diyor. Biraz da insanlardan olumsuz tepki almamak için galiba, hiçbir uzman azıcık aç kalın demiyor. Çocuklara da aslında çok az miktar bir yemek yettiği halde, çevreden ve kültürden etkilenerek zorluyoruz malesef. Açlık aslında sağlığa zararlı bir şey değil. Açlık yetişkinlerde de çocuklarda da, sindirimi kolaylaştırıcı, toksinleri atıcı, vücuda dinçlik ve tene güzellik katıcı bir özelliği olan, eskiden tedavi olarak uygulanan bir şey.. Çok ağır hastalarda kanser hastaları, şeker hastaları eskiden beri toksinlerin atılması için uzun süreli açlık tedavileri uygulanırmış. Bu tedavi yöntemleri günümüzde de duyulmaya başlandı. Rahim kanserine yakalanan ve kendisi için pek umut kalmadığı halde, 10 günlük açlık tadavileri ile şifa bulan ve ardından bir çocuk doğuran bir hanım ile tanışmıştım. Bir gün açlık konusunda da birşeyler yazacağım. Sözün özü, açlığı ve aç kalmayı öcü gibi gösteren popüler kültürün etkisinden kurtulursak, çocuklarımıza doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmamız da çok daha mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Umarım yazdıklarım yardımcı olur, hepimize kolay gelsin. Ayrıca sitede arama yaparak bu konudaki diğer yazılardan da faydalanabilirsiniz. Sevgilerle. Steve Jobs, Mark Zuckerberg gibi dünyanın en başarılı isimlerinin neden hep aynı kıyafetleri tercih ettiğini düşündünüz mü? Yaşadığımız yüzyılda toplumların moda saplantısına rağmen “kapsül gardırop” ismiyle çıkan akım yepyeni ivmeler kazanmaya devam ediyor. Kapsül gardırobun temel ilkesi, her zaman 10-15 adet temel şeyleri giymek üzerine. Asıl ilginç olan ise bu fikri benimseyenlerin genelde dünyanın en iyi siyasetçileri ve girişimcileri olması. İşte size bu akımın muhteşem sebeplerinden bir kaçı… 1- Daha önemli konularda daha iyi kararlar almak İnsanlar tarafından uzun düşüncelerden sonra “karar verme” noktası her zaman başarılı olmayabiliyor. Özellikle gün içinde çok daha önemli kararlar almak zorunda kalan insanların “bugün ne giyeceğim” sorusunu hayatlarından çıkardıkları zaman hem daha yaratıcı hem de mental olarak daha fazla alana sahip oldukları gözlemlenmiştir. ABD Başkanı Barack Obama, sadece gri ve mavi takım elbise Obama’nın bu konu için söyledikleri ise bunu fikri doğrular nitelikte; “Görüyorsunuz, giydiğim takım elbiseler sadece gri ve mavi. Karar vermem gereken şeylerin sayısını düşürmeye çalışıyorum. Ne yiyeceğim veya ne giyeceğim konusunda düşünüp kararlar almak istemiyorum. Çünkü bunlar dışında çok daha önemli kararlar almak zorundayım.” Mark Zuckerberg de benzer gerekçeyi gösterenlerden; “Sabahları alınmayan bir anlamsız karar bile gerçekten önemli şeyler üzerinde verilecek daha iyi kararlara yol açar” diyor. Bir süre önce Mark Zuckerberg, gardırobunun fotoğrafını Facebook hesabından Boşa harcanan zamandan tasarruf sağlamak Tasarruf yapmaya başlayana kadar bu tip konuların bizim için ne kadar büyük bir yük olduğunu aslında pek anlayamıyoruz. Uygulamaya başladığımız zaman ise bir anda sanki yeni bir hayata başlamış ya da daha fazla özgürlük alanımız olduğunu hissetmeye başlıyoruz. Diğer bir deyişle gardırobumuzu diyete sokabilirsek, sabahları hazırlanmanın kolaylığını ve sadeliğin verimliliğini keşfetmeye başlayabiliriz. 3- Günlük stresi azaltmak New York’ta sanat direktörlüğü yapan Matilda Kahl, aynı kıyafetleri giymenin en büyük sebebini kazandığı zaman olarak gösteriyor ve ekliyor; “Sabah ne giyeceğime karar vermek zorunda olmadığım için, günün devamında stresi çok daha az hissediyorum. Bu sayede Bu çok mu resmi? Gideceğim yer için bu kıyafet çok mu fazla? Elbise çok mu kısa?’ gibi soruları sorma ihtiyacı duymuyorum.” Matilda Kahl’ın imza niteliğinde iki kıyafeti var; ipek beyaz bir gömlek ve siyah pantolon. Günün devamında ise anksiyetesinin farkedilir derecede azaldığını da belirtiyor. 4- Boşa harcanan enerjiyi ortadan kaldırmak 21 . yüzyılın en kritik ve başarılı filmleriyle adından söz ettiren İngiliz yönetmen Christopher Nolan da bu akıma uyanlardan. New York Times’ın haberine göre Nolan, çok uzun zaman önce her gün ne giyeceğini düşünmenin boşa harcanmış enerjiden ibaret olduğunu düşünmeye başlamış. Bu yüzden de kendisine imza niteliğinde bir kaç kıyafet seçmiş. Seçtiklerinin arasında en çok giydiği ise dar siyah pantolon üzerine mavi gömlek ve ceket, altına da her gün giyebileceği rahat bir çift ayakkabı. Nolan için boşa harcanan enerji sadece ne giyeceğine karar vermek değil. Dolapta ne kadar çok kıyafet, Nolan için ayrıca etrafı o kadar çok düzenlemek demek. Kapsül gardırop fikri daha az çamaşır yıkamak demek değil ama daha düzenli olmanın ve çamaşır sorununa da büyük bir katkısı olduğu kesin. 5- Yapılan tüm seçimler muhteşem’ olacak Dallas’ta yaşayan Denaye Barahona da dağınık ve dolu gardırobunu minimal ve daha çok amaçlı hale getirenlerden. Bu değişimden önce gardırobunu bir cheesecake fabrika menüsüne benzeten Barahona, değişimden sonra ise bir çok açıdan çok sakinleştiğini, boşalttığı gardırobundaki çoğu kıyafetin artık ona yakışmadığını ve bedenlerinin uymadığını farkettiğini söylüyor. Şimdi ise kapsül gardırobu ona şık bir restoranı çağrıştırıyor ve ekliyor; Daha az seçeneğim var ama biliyorum ki bundan sonra yapacağım her seçim üzerimde muhteşem duracak. Artık asıl mesele daha güzel görünmek değil, daha iyi hissetmek. Yazar Alice Gregory de kapsül gardırop’ akımına uyanlardan…6- Açgözlü olmadan modaya uymak New York’ta yaşayan yazar Alice Gregory de geçen yıl bu akıma katılanlardan. Bu değişimin aslında çok ikonik olduğunu vurguluyor. Muhteşem görünmenin ucuz ve en kolay yolunun bu olduğunu belirten Gregory, sözlerine şöyle devam ediyor; “Üniforma fikriyle seçebileceğimiz bir kaç parça kıyafet özellikle açgözlü olmamızı engelliyor. Ayrıca insanı çok daha olgun hissettiriyor.” Her gün aynı kıyafeti giymeyi, romanlardaki karakterlere benzettiğine dikkat çeken Alice, “Resimli kitaplarda farketmiyoruz ama, hiçbir karakter hikaye bitene kadar kıyafetlerini değiştirmiyor. Kendinizi bir üniformaya alıştırmanızın demode bir şey olmadığını anlamamız gerek.” diyor. 7- Gereksiz harcamalardan kurtulmak Ortalama bir Amerikan ailenin yıllık gardırop harcaması 1700 dolar. Kulağa çok fazla gelmese de aslında ihtiyacımız olmayan bir çok şeyi aldığımız için yaptığımız bu tip harcamaların aslında gereksiz harcama sınıfına girmesi çok normal. 1930′larda bir Amerikan kadının gardırobunda bulunan elbise sayısı ortalama 9′du. Şimdi ise her ay için ortalama 30 kıyafetten bahsediliyor. Kapsül gardıropla yaşamanın en büyük katkısı ise insanları gereksiz harcamalardan kurtarması. 8- Daha iyi giyinmek değil, daha iyi hissetmek Ünlü oyuncu Drew Barrymore geçtiğimiz ay Refinery29′da, kıyafetlerle olan ilişkisini ve hayata yeni bakış açısını anlatan bir makale paylaştı. Makalesinde “Neredeyse 40 yaşındayım ve 20′lik kıyafetler artık hiçbir anlam ifade etmiyor. İki çocuk doğurduktan sonra ise 30′luk kıyafetlerim artık bedenime uymuyor.” diyerek kendisini kıyafet konusunda bir dönüm noktasında hissettiğini düşünüyor. Şimdi ise gardırobunu resmen bir diyete sokan Barrymore, kıyafet alışverişinde eskisinden çok daha fazla düşünüyor. Bu “diyetten” aylar sonra gardırobunun çok daha mutlu hisettiğini ve hazırlanmanın artık bir savaş olmadığını, moda anlayışının artık çok daha sakin ve huzurlu olduğunu söylüyor. Başarılı şovmen Cem Yılmaz da, Türkiye’de kapsül gardırop’ akımını yıllardır takip ediyor. Ünlü şovmen, siyah tişört ve pantolon kombiniyle adeta bir simge’ oldu. Kendiyle özleşen kıyafeti Giydiği tek gri takım! Ünlü deha Albert Einstein her zaman aynı takımı giymiş! Aynı tasarım, aynı kumaş, aynı renk! Dolabını açsanız Photoshop’ta çoğaltılmış gibi! Satın aldığımız malların içinde boğulan bir topluma dönüşmemize rağmen, insanlık artık özgürlük ve iyileşme odaklı yaşıyorlar ve bunun için yeni yeni çözümler üretmeye çalışıyorlar. Kapsül gardırobu akımının da bu sayede gelişeceği aşikar. Çeviri Vildan Uygunoğlu

çocuğum hep aynı şeyleri yiyor